16 Yıl Geçti Fakat Hala Depreme Hazır Değiliz

0
212

Deprem kuşağında yer alan Türkiye’de, İstanbul’da yaşanması beklenen olası depremin, en az 6 oranında olacağı tahmin edilirken, yapı sektörünün oyuncuları konuyla ilgili korkularını dile getirdi. Alınması gereken acil önlemler olduğunu ifade eden firma, dernek ve oda yetkilileri, Türkiye’nin depreme hazırlıklı olmadığı konusunda hemfikir.


Büyük Marmara depreminin üzerinden tam 16 yıl geçti. Resmi verilere göre 7,4 büyüklüğündeki depremde 285 bin 211 ev, 42 bin 902 işyeri hasar gördü; yıkılan binaların enkazı altında 17 bin 480 insan can verdi, 505 kişi sakat kaldı. Resmi olmayan bilgilere göre ise yaklaşık 50 bin kişinin öldüğü, 100 bine yakın insanın ağır-hafif yaralandığı, 133 bin 683 binanın çöktüğü deprem, yaklaşık 600 bin kişiyi evsiz bıraktığı tahmin ediliyor. 16 milyon kişi şu ya da bu şekilde depremden etkilendi.

Her 10 metrekaresinin 9’u deprem riski altında bulunan Türkiye’de, her 20 kişiden 19’u deprem kuşağında yaşıyor. Son 58 yıl içerisinde meydana gelen depremler; 58 bin 202 vatandaşın hayatını kaybetmesine, 122 bin 96 vatandaşın yaralanmasına ve yaklaşık 411 bin 465 binanın yıkılmasına veya ağır hasar görmesine neden oldu.

“Yönetmelik eksiği var”

İstanbul’da olması beklenen depremde sığınabileceğimiz toplanma alanlarının olmadığını dile getiren İnşaat mühendisleri odası İstanbul Şube Başkanı Cemal Gökçe, her yerin yapılaşmaya açıldığının altını çizerek, “Üstelik yönetmelikler yetersiz kalıyor. Örneğin yüksek katlı çok fazla yapımız var ama “Yüksek Yapılar Yönetmeliği” yok. Bu yapılar neye göre yapılıyor. Kimler, neye göre denetliyor bilmiyoruz” diye belirtti.

“En güvenli sistem çelik yapı”

Depreme karşı güvenli bir yapı sistemi olan çelik yapının deprem kuşağında yer alan Türkiye’de kullanımının artması gerektiği vurgulanıyor. Çelik yapıda oturanlara deprem anında dışarı çıkmamaları önerilirken, çelik binaları inşa eden ve tasarlayan teknik kadro sayısının artması gerektiği kaydediliyor.

Avrupa Yapısal Çelik Birliği (ECCS) ve Türk Yapısal Çelik Derneği Başkanı, Yeditepe Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nesrin Yardımcı Tiryakioğlu dernek olarak çelik yapıların doğru kullanımını teşvik etmeyi amaçladıklarını kaydetti. Tiryakioğlu, “Çelik yapıların özellikleri göz önünde tutulduğunda deprem bölgelerinde ya da çürük zeminlerde çelik kullanımı avantajlıdır. Bu bölgelerde güvenli betonarme yapılar da inşa edebilirsiniz ancak çoğu kez bu yapı ekonomik olmaz ve deprem sırasında veya sonrasında acil kullanımı gerektiğinde kontrolü ya da güçlendirilmesi daha çok zaman alır” diye konuştu.

Türkiye’nin hafif çelik sistemle üretilen ilk binasını kuran Steelife’ın Genel Müdürü Mimar Bülent Aydın da, hafif çelik yapının esnekliği ve hafifliği sayesinde depreme karşı güvenli bir yapı sistemi olduğunu kaydetti.

İZODER Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Ertuğrul Şen:

“Güvenli, sağlıklı ve kaliteli bina yapımı konusunda istediğimiz noktada değiliz. Çok bilinmese de depremlerin yol açtığı büyük yıkımların en önemli nedenlerinden biri korozyondur. Herhangi bir yoldan binaya sızan suyun yol açtığı korozyonu önlemek da ancak su yalıtımıyla mümkündür. Türkiye çapında başlatılan Kentsel Dönüşüm süreci, su yalıtımı uygulamaları için büyük bir fırsat ve inşa edilen tüm yeni binalardaki su yalıtımının standartlara uygun yapılması çok önemli. Ne kadar sağlam binalar yaparsanız yapın su yalıtımı yapmazsanız büyük yıkımlar kaçınılmaz olabilir. Bir şekilde binaya sızan su, beton içerisine girerek paslanmaya, yani korozyona neden oluyor. Korozyon sonucunda binanın taşıyıcı sistemi 10 yıl içinde taşıma kapasitesinin yarısından fazlasını kaybedebiliyor. İZODER’in de katkıları ve destekleriyle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından hazırlanan Su Yalıtımı Yönetmeliği çalışmaları bir an önce tamamlanmalı ve yönetmelik yürürlüğe sokulmalıdır.”

Eryap Grup CEO’su Emrullah Eruslu:

“Dünyanın en etkin deprem kuşaklarının birinde yer alan ülkemizde sık sık şiddetli depremler oluyor. Binalarda meydana gelen korozyonun önlenmesi için iyi bir su yalıtımı olması gerekiyor. Depreme karşı bina taşıyıcı sisteminin en önemli koruyucu kalkanı olan su yalıtımı, bina taşıyıcı donatısını korozyondan yani paslanmaktan koruyor. Su yalıtımı acilen zorunlu hale getirilmeli. İnşaat aşamasındaki bir binaya su yalıtımının uygulanmasının maliyeti, toplam bina maliyetinin yalnızca yüzde 3’üne denk geliyor ve binanın güvenliği söz konusu olduğunda bunun ek bir maliyet olarak görülmemesi gerekiyor. Son zamanlarda gündemde olan kentsel dönüşüm sürecinin de bu açıdan önemli bir fırsat olacağına inanıyoruz.”

ACO Türkiye Genel Müdürü Kerem Altınöz:

“Ülkemizde çeşitli isimler altında, kimi gerçek kimi göstermelik birçok uygulama yapıldı. Bununla beraber, deprem, yaşanan onca deneyime rağmen, yapılara bakışımızı tamamen değiştirmedi. Bugün hala deprem konusu, yapılarda kullanılan beton veya çelik kalitesi tartışmasının ötesine geçebilmiş değil. Hâlbuki yapılarda kullanılan tüm malzemelerin deprem yaşandığında bir sistem olarak dayanım gösterebilmesi ve işlevselliklerini korumaya devam etmeleri çok önemli. Çatı ve cephe drenajı için kullandığımız borulama sistemleri, yapının kullanılabilir olmaya devam edebilmesi için oldukça hayati önem taşıyor. Ancak bugün ülkemizde bu komponentlerin kalitesine olan duyarlık çok düşük düzeyde. Yaşanacak olası bir depremde, mevcut kaynaklı borulama sistemleri, binalarımız hasar görmese dahi, ciddi maliyetler yaratabilir. Özellikle sanayi tesislerinde, deprem sonrası yaşanacak üretim kayıplarının azaltılabilmesi için bu konunun özenle incelenmesi gerekiyor”

 

Keten İnşaat Başkanı Selahattin Keten:

“Şu anda plansız bir kentsel dönüşüm gerçekleştiriliyor. Zaten dönüşüme geç başlandı. Oysa 1999 yılındaki Marmara Depremi’nden hemen sonra başlanmalıydı, çünkü 1999 depremi sonrası kentte 18 bin 784 bina hasar gördü. Yasa gecikmeden çıkmalıydı fakat gecikti ve bu durum da Türkiye’ye zarar verdi. Şimdiyse sürekli kenti büyüttük. Yeşil alanlara imara açtık, otobanlara devasa binalar yaptık. Bu kentsel dönüşüm değil. Altyapı konusu yeteri kadar çözülemedi. Bu sorunu çözmemiz lazım. Ancak parsel bazında imarlarla bunu çözemeyiz. Kentsel dönüşümdeki büyümenin ada bazında imarlar verilerek organize edilmesi gerekiyor. Türkiye’de 6.5 milyon civarında depreme dayanıksız bina var ve bu yapıların bir an önce yenilenmesi gerekiyor. Kentsel dönüşüm konusunda radikal kararlar alınarak hızlı hareket edilmeli.

Canpa Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özcan:

“Depremlerde ölümleri üç katına çıkaran su yalıtımsız binaların çokluğu, büyük Marmara depreminden ders çıkarılmadığını gösteriyor. Su yalıtımı yapılmış olsaydı, Marmara depreminde yıkılan binaların yüzde 64’ü ayakta kalacak; ölümler ve yaralanmalar da aynı oranda azalacaktı. Deprem riski bulunan gelişmiş ülkelerde, su yalıtımı yasal olarak zorunlu tutulurken, yüzölçümünün yüzde 92’si deprem kuşağında olan Türkiye’de böyle bir zorunluluğun bulunmaması afetlerde yıkım riskini artırıyor. Eğer su yalıtımı yapılmış olsaydı, çok daha az yara alarak çıkabilirdik. Su yalıtımsız binaların temeline sızan yağmur ve yeraltı suları taşıyıcı betonlardaki demire ulaşarak korozyona neden oluyor. Korozyona uğrayan, paslanan demir de en ufak bir sarsıntıda adeta toz haline geliyor. Yaşadığımız depremlerde binaların çoğu böyle yerle bir oldu. Yani, yıkılma temelden başlıyor.”

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.